Birçok bankacılık davasında bilirkişilik yapmış olan gazetemiz yazarı Prof. Dr. Erol Ulusoy, Seçil Erzan vakasını değerlendirdi.
“Bankanın ‘Fatih Terim Fonu’ için toplanan ve ne geri ödenen ne de ödenmeyen paralardan sorumluluğu olduğunu söylemek zordur” diyen Ulusoy, şöyle devam etti:
BORÇLU HALE GETİRİR
“Asliye ticaret mahkemesinin vereceği karar Türkiye’deki bütün bankacılık sistemini temelden etkileyecektir. Ortada hiçbir para alışverişi olmamasına rağmen ya da olmasına rağmen, bu tür belgelerden ve olaylardan bankaların sorumlu tutulması, bankaları çabucak almadıkları bir paradan dolayı borçlu hale getirir. Hukuk, hukuki ve ekonomik güvenliği, bankacılık sistemini tehlikeye sokmayacak şekilde, adil ve gerçekçi bir karar vermek zorundadır.”
Erol Ulusoy
BANKA VE TAZMİNAT
Prof. Dr. Erol Ulusoy, devamında da şu tespitlerde bulundu:
“Kamuoyunu uzun zamandır meşgul eden ve ‘Fatih Terim Fonu’ adıyla bilinen, ülkenin önde gelen futbol simaları ve iş insanlarından para toplanmasına ilişkin olayda, en büyük tartışma konusu olan husus, eylemin ceza hukuku yönüyle hangi suç olduğudur. Çünkü bu değerlendirmeye göre sonuçta Denizbank’ın toplanan bu paralardan sorumluluğu gündeme gelebilecektir.
Çünkü eğer ‘Fatih Terim Fonu’na para toplayan Seçil Erzan nitelikli dolandırıcılıktan mahkûm olursa, Denizbank’ın sorumluluğu gündeme gelmeyecek, bankacılıkta zimmet suçundan mahkum olursa, Denizbank’ın sorumluluğu gündeme gelebilecektir. Ancak bundan önce asıl borçlar hukuku ve bankacılık hukuku yönünden olayın değerlendirilmesi ve bankanın bu olayın tarafı olup olmadığının tespiti gerekir. Çünkü ceza mahkemesi Seçil Erzan’ı nasıl bir suçtan mahkûm ederse etsin, hukuk mahkemesi bu niteleme ile bağlı olmayacak, olayların gelişimini özel hukuk yönünden değerlendirerek, Denizbank’ın bu olayın tarafı olduğuna kanaat getirirse, bankanın Seçil Erzan’ın topladığı paralardan dolayı tazminat ödemekle yükümlü olduğuna karar verebilecektir. Farklı bir deyimle, ceza mahkemesi Seçil Erzan’ı bankacılıkta zimmet suçundan mahkûm etse bile, asliye ticaret mahkemesi Denizbank’ı tazminata mahkûm etmek zorunda değildir.”
‘UHDESİNDE DEĞİL’
Erol Ulusoy, iddianamedeki bilgilere göre bankacılıkta zimmet suçundan bahsedilebilir mi” sorusunu sorarak şu yanıtı verdi:
“İddianamedeki bilgilere göre bankacılıkta zimmet suçundan söz edilebilir mi? Bankacılıkta zimmet suçundan bahsedebilmek için öncelikle banka görevlisine bankanın bir parayı devretmiş, korumasına veya gözetimine bırakmış olması gerekir. Öyle diyor Bankacılık Kanunu madde 160. Yani bankanın uhdesindeki bir para ancak zimmet suçuna konu olabilir. Oysa iddianameden anlaşılıyor ki, ‘Fatih Terim Fonu’nda değerlendirilmek üzere verilen paralar hiçbir zaman bankanın uhdesine geçmemiş, bankanın mali sistemine dahil olmamıştır. Bu paralar her zaman banka şube müdürünün kişisel zilyetliğinde kalmıştır. Fon’a para yatırılanlara verilen ve basit evrak niteliğindeki belgelerin ise bankacılık sistemi tarafından üretilmediği anlaşılabilir.”
“Sonuçta asliye ticaret mahkemesinin vereceği karar Türkiye’deki bütün bankacılık sistemini temelden etkileyecektir” değerlendirmesi yapan Ulusoy, şunları söyledi:
“Eğer banka, bankanın mali sistemi tarafından üretilmemiş belgeleri, banka çalışanlarının kendilerinin ürettiği belgeleri de banka tarafından üretilmiş kabul ederse, bankacılık sistemini çok olumsuz yönde etkileyecek bir durum yaratılmış olacaktır. Ortada gerçekten hiçbir para alışverişi olmadığı halde, bir banka çalışanı elle yazarak kendi ürettiği bir belge ile Ahmet beyden banka hesabına yatırmak üzere 10 milyon dolar teslim aldığını yazarsa, Ahmet Bey bu belge ile bankaya başvurduğunda banka bu parayı ödemek zorunda mı bırakılacaktır? Ortada hiçbir para alışverişi olmamasına rağmen, ya da olmasına rağmen, bu tür belgelerden ve olaylardan bankaların sorumlu tutulması, bankaları çabucak almadıkları bir paradan dolayı borçlu hale getirir. Hukuk, hukuki ve ekonomik güvenliği, bankacılık sistemini tehlikeye sokmayacak şekilde, adil ve gerçekçi bir karar vermek zorundadır. Kanaatimce, hukuki gerekçeleri bende saklı olmak üzere, bankanın ‘Fatih Terim Fonu’ için toplanan ve ne geri ödenen ne de ödenmeyen paralardan sorumluluğu olduğunu söylemek zordur. Bu kişiler ile banka arasında bir ‘Fon’ hukuki ilişki kurulmadığı gözüküyor. Herkes, kendisine yapılan menfaat vaadini değerlendirirken, hele hele bankacılık gibi her şeyin sıkı denetim ve kontrol altında olduğu bir sistemde, gizli saklı fonlar olamayacağını, yıllık faizler yüzde 5-6 civarındayken üç aylık yüzde 27 gelir elde edilemeyeceğini bilmeli. Eğer buna inanırsa da sonucuna katlanmalı.”
BASİT EL YAZISI, DEKONT YERİNE GEÇER Mİ?
Erol Ulusoy, el yazısı beyanı konusuna değinirken de şunları dedi:
“Her ne kadar büyük müşteriler büyük miktardaki para yatırma ve çekme işlemlerini banka gişesinde değil, müdür veya müdür yardımcısının odasından yapsalar da gişe görevlisinin bankacılık sisteminde ürettiği belge ve dekontu mutlaka teslim alırlar. Bugün bankacılık sistemi ile muhatap olmayan vatandaş yok gibidir. Yatırılan bir paranın bankanın mali sistemine girdiğine veya çekilen bir paranın bankanın mali sisteminden çıktığına dair banka dekontu düzenlendiği, basit bir el yazısı beyanıyla bankacılık sistemine temas edilemeyeceğini herkes bilir. Hele hele ‘Fatih Terim Fonu’ olayında para yatıranların, ülkenin önde gelen insanları olarak orta düzeyin üzerinde bir dikkat ve özen yeteneğine sahip olacakları, yaptıkları hareketlerin kamuoyunda örnek alındığı dikkate alınırsa, Seçil Erzan’ın ürettiği basit el yazılı belgelerin bankacılık sistemi kaynaklı olmadığını anlamaları beklenir.”
PARALARI GERİ ALABİLİRLER Mİ?
Erol Ulusoy, “Bir kimsenin vaat edilen yüksek getirinin kaynağını merak etmemesi, yüksek getiri vaadine kolayca inanması, yüksek getiri vaadinin bir kandırmaca ve dolandırıcılık olduğuna inanmak istememesi, insan psikolojisi gereğidir. Ancak hukuki koruma sağlamaz. Olaydaki ünlü futbolcuların, iş adamlarının ‘Beş koyacaksın on alacaksın’, ‘USD’ye üç ayda yüzde 27 gelir garantisi’ olduğu ve bu Fon’un gizli kurulduğu gibi söylemlere kolayca inanmalarının hukuki sonucunu mahkeme tartışacaktır. Olağanın dışındaki menfaat vaatlerine kolayca inananların, bu inanışlarının olumsuz sonuçları reddetmeleri, hukuki sonucu etkileyecektir” dedi.