MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, “Terörle mücadele Türkiye’nin öncelikli meselesidir. Kahraman güvenlik güçlerimiz yurt içinde ve sınır ötesinde terör örgütlerine karşı etkin ve başarılı bir mücadele yürütmektedir” dedi.
TBMM Genel Kurulu’nda bütçe görüşmeleri başladı. MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, dünyanın savaşların, çatışmaların, salgınların ve ekonomik buhranların neden olduğu küresel krizlerle boğuştuğuna dikkat çekerek, “Bütçe görüşmelerini gerçekleştirdiğimiz bugünlerde ülkemizin gündemi de yoğun ve çetindir. İsrail’in Filistin’deki katliamları, Rusya-Ukrayna savaşı, 6 Şubat’ta yaşadığımız büyük deprem felaketi, terörle mücadele, ekonomik istikrarın sağlanması, bekamızı hedef alan tehditler gündemin öne çıkan başlıklarıdır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Türkiye istikrar içinde Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerine emin adımlarla ilerlemektedir. Muhterem milletvekilleri, siyasi ve demokrasi tarihimiz çok sayıda darbelerle, muhtıralarla, vesayet girişimleriyle, hükümet krizleriyle sık sık kesintiye uğramıştır. Sistemden kaynaklanan sorunlar nedeniyle siyasi istikrar bir türlü sağlanamamıştı. Çok partili seçimlerin ilk kez yapıldığı 21 Temmuz 1946’dan Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin fiilen yürürlüğe girdiği 24 Haziran 2018 seçimlerine kadar 51 hükümet görev yapmıştır. Hükümetlerin ortalama görev süresi bir yıl üç aydır yani ortalama on beş aydır. Diyebiliriz ki cumhuriyet tarihimizin yetmiş iki yılı adeta siyasi istikrarsızlık içinde geçmiştir. 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında Türkiye’nin maruz kaldığı tehdit ve tehlikelere karşı ülkemizin istiklali ve istikbali için Cumhur İttifakı kurulmuştur” ifadelerini kullandı.
Akçay şöyle konuştu:
“Terörle mücadele Türkiye’nin öncelikli meselesidir. Kahraman güvenlik güçlerimiz yurt içinde ve sınır ötesinde terör örgütlerine karşı etkin ve başarılı bir mücadele yürütmektedir. Bir zamanlar terörle anılan il, ilçe ve köylerimiz huzur beldeleri haline gelmiştir. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı, Pençe-Kaplan Harekatlarıyla sınır güvenliğimiz teminat altına alınmış, oluşturulmak istenen terör koridoru bertaraf edilmiştir. Batılı devletlerin, 15 Temmuz hain darbe girişimiyle ilgili ikiyüzlü tavırları tehdit ve tehlikenin geçmediğinin en somut delilidir.”
MHP Grup Başkanvekili Muhammet Levent Bülbül de Türkiye ekonomisinin 2021 yılında yüzde 11,4; 2022’de ise yüzde 5,5 oranında büyüdüğünü hatırlatarak, “Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan son büyüme verilerine göre, bir önceki yılın üçüncü çeyrek büyüme verilerine göre 2023 yılı üçüncü çeyreğinde büyüme oranı 5,9 olarak gerçekleşmiştir. Bu büyüme oranıyla ülkemiz G20 ve OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke olmuştur. 13 çeyrektir kesintisiz büyüme gösteren ekonomimizde, büyüme göstergesinin yanı sıra son gelen dış ticaret verilerine göre, ihracat 2023 yılı Ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 7,4 artmıştır. İhracat gelirlerimiz 2023 yılı ikinci yarısında, yıllık bazda 253 milyar doları şimdiden aşmış durumdadır. Yılın ilk yarısında toplam sabit sermaye yatırımları yüzde 4,7 oranında yükselirken makine ve teçhizat yatırımlarındaki artış yüzde 6,9 olarak kaydedilmiştir” ifadelerini kullandı.
İYİ Parti Ankara Milletvekili Koray Aydın ise kur korumalı mevduata değinerek, “İktidarın ekonomide uyguladığı bir başka vahim hata, kur korumalı mevduat meselesidir. ‘Kur korumalı mevduat hesabı’ demek kısaca, devletin dövizle borçlanması demektir. Bana sorarsanız bu ortamda hiç kimse dövizle borçlanmak istemez çünkü risk büyüktür ve bu riski bertaraf edecek bir çözümleri de yoktur. Ama söz konusu devlet olunca, AK Parti iktidarı da devleti şirket gibi yönetme hevesine kapılınca devlet döviz cinsinden borçlanabiliyor. Allah aşkına, bir söyleyin, şurada içimizden kim gider de dövizle borçlanır? Devleti dövizle borçlandırmak bu millete yapılacak en büyük kötülüklerden biridir; bunun sonuçlarını da hep birlikte şu anda görüyor ve yaşıyoruz. Kur korumalı mevduat sisteminden dolayı rantiyecilere, faizcilere aktarılan kaynağın 700 milyar lira civarında olduğu hesaplanmaktadır. Ondan sonra da diyorlar ki ‘Devletin borcu arttı.’ Arkadaşlar, bu borcu AK Parti iktidarı artırdı, siz artırdınız. Kendisini yakından tanıdığım rahmetli Erbakan Hoca hayatta olsaydı ‘Sizi gidi faizciler, sizi gidi rantiyeciler’ der, vallahi hepinizin kulağını çekerdi değerli arkadaşlar” dedi.
İYİ Parti İzmir Milletvekili Ümit Özlale de AR-GE harcamalarına atıf yaparak, “Her fırsatta ‘AR-GE’ye daha fazla kaynak ayırıyoruz’ dediniz; yalan. Baktığınız zaman on sene önceye göre kamu harcamaları içerisinde AR-GE’nin payı yarı yarıya düşüyor; 0,86’dan 0,45’e düşmüş. Milli gelir içerisinde AR-GE’nin payı 1,09; Brezilya’nın altında, Mısır’ın biraz üstündeyiz. O yüzden, kimse bize bugün ‘AR-GE harcamalarını artırarak biz Sanayi 4.0’a hazırlanıyoruz’ demesin, bütçe ve kalkınma planı bunun tam tersini söylüyor. Sene olmuş 2023, hala bu ülkede bilim insanları, hala bu ülkede AR-GE yapmak isteyen insanlar teknokentlere kart basarak giriyorlar, üniversitelere kart basarak giriyorlar. Arkadaşlar, bugün bilim üretmek istiyorsanız artık öğretim üyelerinin üniversitelere kart basarak girmesini mecbur hale getirmemeniz gerekiyor, bugün hem devlet üniversitelerindeki hem vakıf üniversitelerindeki öğretim üyelerinin haklarını iyileştirmeniz gerekiyor; Boğaziçi Üniversitesinden, ODTÜ’den elinizi çekmeniz gerekiyor” şeklinde konuştu.
Saadet Partisi Grup Başkanvekili Bülent Kaya da bütçenin başarısının hükümetin verdiği güvenle doğru orantılı olduğunu söyleyerek, “Birbirine zıt politikaları çok kısa aralıklarla uygulamaya koymuş, milletin huzurunda ‘bu can bu tende olduğu müddetçe’ diye başlayan yemin ve sözlerle söz vermiş bir kişinin sözünden caymasından sonra getirmiş olduğu bu bütçeye kim, hangi sektör, hangi kesimler güvenecektir? Nas söyleminden cayarak ortaya koymuş olduğu politikalardan sonra faizlerin yükseldiği bir ülkede hep beraber maalesef bedellerini ödemeye devam ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı daha çok değil, 2021 yılında bir kısım arkadaşlarını bir gece yarısı kararnamesiyle görevden aldı. Sayın Adalet Bakanı ve Sayın Hazine ve Maliye Bakanı iş çevrelerini, iş örgütlerini ziyaret ederek hem demokraside hem hukukta reform yapacaklarını dolayısıyla Türkiye’ye güvenerek yatırım yapmalarını istemişti. Aynı Sayın Bakanlar bir gece yarısı kararnamesiyle aflarını diledikleri için Sayın Cumhurbaşkanı tarafından görevden alınmışlardı. Yerlerine bambaşka politika izleyen, daha doğrusu Sayın Cumhurbaşkanı artık eski politikalarından çark ettiği için Sayın Cumhurbaşkanının yeni politikalarını uygulayan bir ekonomi yönetimi iş başına geldi. Şayet sizin iş örgütlerine göndermiş olduğunuz Adalet Bakanınızın ve Hazine ve Maliye Bakanınızın ömrü bir gece yarısı kararnamesiyle sınırlıysa, o bakanlarınızın ortaya koymuş olduğu icraatlara kim güvenecek” ifadelerini kullandı.
Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Selim Temurci ise şöyle konuştu:
“2022 yılında değerli milletvekillerimiz, bütçe açığımız 142,7 milyar TL, 142,7 milyar TL; bu yıl sonu 1 trilyon 633 milyar TL; bir sonraki yıl bunun üzerine 1 trilyon daha geliyor ve 2 trilyon 652 milyar TL oluyor. İnanılması zor ancak iki yılda bir ülkenin bütçesi 19 kat açık veriyor. Peki, sorarsanız ‘Dünyada eşimiz benzerimiz var mı, OECD’de var mı, ilk 20’de var mı, o meşhur kırılgan ekonomiler içerisinde bize benzer var mı?’ Yok. Türkiye ekonomisi sadece kırılgan değil, maalesef paramparça olmuş bir ekonomi haline gelmiş; bunu düzeltmek de bence Meclisten başlıyor. Şöyle bir soru akla gelebilir: 2017 yılında bu devlet ne kadar bütçe açığı veriyordu? Abdullah Güler kardeşim, 2017 yılında bütçe açığımız 48 milyar TL. 2024 yılında 2017’yle karşılaştırıldığında 55 kat daha fazla bütçe açığı veriyoruz, 55 kat. Buradan hareketle birçok şey söyleyebiliriz. Ama bu bütçe açıkları nasıl kapanacak? Bu bütçe açıklarını kapatmanın en kolay yolu, bas parayı, para basacağız. Parayı bastığımızda ne oluyor? Nominal olarak devletin harcamaları da artıyor yani para basmak enflasyonu, bütçe açığını artırıyor; bütçe açığı olunca para basıyorsunuz, iki tane devasa, büyük canavar yaratmış oluyorsunuz ve Türkiye’de maalesef bu olmuştur. İşin ilginci şudur: 2016 ve 2017’den sonra enflasyon bu ülkede hiçbir zaman tek hane olmadı ve sağ olsun, orada da ‘TÜİK’ diye bir kurumumuz var, inan inanabilirsen. Özetle şunu söylemek istiyorum: Para basmayla bu iş olmadı fakat bizim bütçe açığımız neden bu kadar arttı, asıl buna bizim bir cevap aramamız gerekiyor, o cevabı da şurada vermek gerekiyor. Bakın, 2017 yılı sonunda Türkiye’de dolar kuru 3,80-3,85 civarındaydı; arkadaşlar, bugün 30 TL’ye dayandı. Bana bir tane ülke gösterin, altı yılda parasının değeri 8 kat değer kaybetmiş olsun; böyle bir tabloyla maalesef karşı karşıyayız. Altı yıl belki uzun oldu, şöyle yapalım, şu seçimlere bir gidelim, mayıs seçimlerinde dolar neydi? 20 TL’ydi, şu an 30’larda. Türkiye’nin dış borcu ne? 475 milyar dolar, 475 milyar dolar. İşte, ekonomist arkadaşlar bilir, dolardaki artışın enflasyona olan etkisi yani kur geçişkenliği -arkadaşlar, en son veriler, Merkez Bankası Başkanımız da bunu ifade ettiler- dolar yüzde 10 artarsa enflasyonumuz yüzde 2,5 artar.” – ANKARA